top of page

2024 Nobel Tıp Ödülü Kazananları Belli Oldu

Yazarın fotoğrafı: begum guvencbegum guvenc

İsveç’te yer alan Karolinska Enstitüsü’nde gerçekleşen basın toplantısında, 2024 yılının Nobel Tıp Ödülü kazananları belirlendi. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, Karolinska Enstitüsü, İsveç Akademisi ve Norveç Nobel Komitesi tarafından takdim edilen Nobel ödülü, mikroRNA’nın keşfi ve transkripsiyon sonrası gen düzenlenmesindeki çalışmalarından ötürü ABD’li Victor Ambros ve Gary Ruvkun’a verildi. Ambros ve Ruvkun, gen düzenlenmesinde büyük bir öneme sahip olan ve yeni bir gen düzenleme ilkesini meydana getiren bir RNA molekülü sınıfında olan mikroRNA’yı keşfettiklerinden dolayı bu ödüle layık görüldüler.


Nobel ödülleri; fizik, edebiyat, barış, kimya, tıp ve ekonomi alanlarında her yıl, insanlığa çok büyük faydalar sağlayan kişilere veriliyor. Ödülün sahipleri; Nobel diploması, Nobel madalyası ve 11 milyon İsveç kronu değerinde nakit kazanıyor. Bu ödüller, Alfred Nobel’in ölüm yıl dönümü olan 10 Aralık’ta düzenlenen törenlerde takdim ediliyor.


Nobel ödülü sahiplerinden biri olan Viktor Ambros, 1 Aralık 1953’te ABD’nin New Hampshire eyaletinde doğdu. Lisans eğitimini 1975 senesinde Massachusetts Teknoloji Enstitüsünde (MIT) biyoloji alanında aldı, 1979’da ise aynı üniversiteden doktorasını tamamladı ve 2008’den beri Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çalışıyor. Nobel ödülünün diğer sahibi Gary Ravkun ise, 1952 yılında ABD’nin California eyaletinde dünyaya geldi ve lisansını California Üniversitesinden, doktorasını ise Harvard Üniversitesinden aldı.


1980’lerin sonlarında, 2002 yılında Nobel ödülü kazanan Robert Hortvitz’in laboratuvarında, doktora sonrası araştırmacı olan Victor Ambros ile Gary Ruvkun, 1 milimetre uzunluğuna sahip bir yuvarlak solucanı inceliyorlardı. Yaptıkları incelemeler sonucunda, bu kadar küçük boyuttaki solucanın daha büyük hayvanlarda bulunan sinir ve kas hücreleri gibi pek çok özelleşmiş hücre tipine sahip olduğundan dolayı, çok hücreli organizmalarda dokuların nasıl geliştiğini ve olgunlaştığını incelemek için yararlı bir model olarak kullanılabileceği kararına varıldı. Farklı genetik programların aktivasyon zamanını kontrol edip çeşitli hücre tiplerinin doğru zamanda gelişmesini sağlayan genleri araştıran Ambros ve Ruvkun; gelişim sırasındaki zamanlamalarda kusurlar gösteren lin-4 ve lin-14 adlı iki mutant solucan üzerinde, mutasyona uğramış genleri tanımlayıp işlevlerini anlamak için incelemelerde bulundular. Yaptıkları incelemeler doğrultusunda lin-4 geninin, lin-14 geninin negatif bir düzenleyicisi olduğunu anladılar ancak lin-14 aktivitesinin nasıl engellendiğini anlayabilmek amacıyla araştırmalarını sürdürdüler. Victor Ambros, Harvard Üniversitesinde bulunan laboratuvarında lin-4 mutant genini analiz etmeye koyuldu. İncelemeleri sonucu, Lin-4 geninin protein üretimi için bir kod içermeyen, oldukça kısa bir RNA molekülü ürettiğini fark etti. Bunun üzerine lin-4’ten gelen bu kısa RNA’nın lin-14’ü engellemekten sorumlu olduğu sonucuna vardı. Gary Ruvkun ise, laboratuvarında lin-14 geninin düzenlenmesini araştırdı ve lin-4 tarafından engellenenin lin-14 mRNA üretimi olmadığını gösterdi. Düzenlemenin, protein üretiminin durdurulması yoluyla gen ifadesi sürecinde daha sonraki bir aşamada gerçekleştiği anlaşıldı. Gary Ruvkun ile Victor Ambros keşfettikleri bulguları karşılaştırdılar ve lin-4 mikroRNA’sının mRNA’sındaki tamamlayıcı dizilere bağlanıp lin-14’ü kapattığına ve böylelikle lin-14 proteinin üretimini engellediğine dair bir sonuca ulaştılar. Böylece eskiden bilinmeyen bir RNA türü olan mikroRNA’nın keşfedilmesi aracılığıyla gen düzenlenmesinin yeni bir ilkesi de bulunmuş oldu. Yapılan incelemeler, her mikroRNA’nın, birden fazla mRNA’yı düzenlediğini, her mrNA’nın ise birçok farklı mikroRNA tarafından düzenlendiğini ve buna bağlı olarak gen düzenlemesi için bir sistem oluşturulduğunu gösteriyor.


Gerçekleştirilen çalışmalar, mikroRNA’ların organizmaların gelişim ve işlevindeki önemini ortaya koydu ve hücre ile dokuların mikroRNA’lar olmadan düzgün bir şekilde gelişemeyeceğini anlamaya yardımcı oldu. Yapılan bu keşiflerin yanı sıra, mikroRNA üretiminde gerekli olan proteinlerde bulunan mutasyonların kanser gibi hastalıklara yol açabileceği ve bundan dolayı mikroRNA’ların daha iyi incelenmesinin gelecekte kanser gibi hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynayabileceği düşünülüyor. Bu sebeplerden ötürü mikroRNA hedefli tedaviler üzerinde çalışmalar yapılmaya devam ediliyor.

bottom of page