Hepimizin yolu bir kez geçmiştir İzmir’den. İstanbul’a arabayla 4,5 saat uzaklıkta ama apayrı bir kültüre sahip bir şehirdir İzmir. Kasım ayının soğuklarından kaçanlara, 20 derece ve güneşli günlerle adeta kucak açar. Yazın Alaçatı ve Çeşme’siyle, deniz turizmiyle meşhur olan Ege’nin incisini bir de sonbaharda Alsancak, Kordon, Karşıyaka gibi yerlerini gezerek öğrenmek var.
Sabahın erken saatlerinde Alsancak’a varmamızla gözümüze çarpan ilk şey, bu pembe bina oldu. Denizin kıyısında tüm asaletiyle duran bu bina, eskiden bir alışveriş merkeziymiş ancak şu anda İzmir Valiliği tarafından kullanılıyor. Hemen bu binanın yanında ise Zübeyde Hanım Eğitim ve Müze Gemisi demir atmış bulunuyor. Bu gemi, uzun süre boyunca İstanbul Boğazı’nda şehir hatları gemisi olarak kullanılmış ancak 2014’te Zübeyde Hanım’ın kabrinin bulunduğu Karşıyaka’nın kıyısına demirlenmiş, daha sonra ise Konak sahiline alınmış.
Sokaklarda dolaştıkça adeta bir küçük İtalya bulmuş ya da güneşli bir Amsterdam keşfetmiş gibi hissediyorsunuz. Gerek kafe ve dükkanların estetiği, sokakların tasarımı, insanların havası gerek denizin ve sıcak havanın yarattığı mükemmel uyum, size Avrupa’daymış gibi hissettiriyor.
Bölgeyi keşfetmeye ve ara sokakları gezmeye başladıkça, Kültürpark’a geliyoruz ve her ne kadar girişi inşaat altında olsa da yeşillerin içindeki bu yeri keşfe çıkıyoruz. Genellikle fuarlara ev sahipliği yapan Kültürpark’ta fuar zamanları dışında da görülecek pek çok şey var. Lunapark, sergi ve müzeler, ve tabii ki de göz alıcı çeşitlikteki bahçeleri bunlardan sadece birkaçı. Kültürpark’ın hemen biraz ilerisinde de Alsancak Sevgi Yolu bulunuyor. Datça’daki Sevgi Yolu’nu aratmayan bu sokak, birçok farklı el emeği takının satıldığı tezgah içeriyor.
Ara sokaklardan Alsancak’ın kuzeyine doğru ilerlemeye devam ettiğimizdeyse Alsancak’ın Nişantaşı’sı diyebileceğimiz sokaklara geliyoruz. Burada çok sayıda farklı kafe, kitapçı ve restoran bulunuyor. Bu sokakların bitimindeyse artık Alsancak’ın Taksim’i başlıyor, bu caddelerde ise İstiklal Caddesi’ni andıran çeşit çeşit sokak yemekleri ve dükkanlar bulunuyor.
Bu caddenin hemen paralelinden deniz kenarında yürüdüğünüzde ise meyhaneler ve balıkçılar ile karşılaşıyorsunuz. Gün batımının gelmesiyle de Alsancak sahilinde inanılmaz manzaralar oluşuyor. Kordon bu şekilde bir günde gezilebiliyor ancak İzmir’de gezilebilecek nice yerlerin olduğunu unutmamak lazım.
İzmir içinde ulaşım İZBAN (İzmir Banliyo Sistemi) ve tramvaylar ile çok kolaylaşıyor, ancak feribot deneyimi de size çok şey katıyor. İstanbul vapurlarına kıyasla inanılmaz bir hıza sahip bu feribotlar, yirmi dakika içinde sizi Karşıyaka, Bostanlı’ya ulaştırıyor.
Bu noktada İzmir’in alışveriş merkezlerinin de ayrı bir güzel olduğunu söylemekte fayda var. Hilltown, İstinyepark ve Forum Bornova gibi isimleriyle size tanıdık gelebilecek alışveriş merkezleri burada mevcut. Bu alışveriş merkezlerinin en önemli özellikleri bence açık hava olmaları ve oldukça büyük bir alanı kaplamaları. Böylece İzmir’in sıcak gecelerinde gerçekten keyifli zaman geçirebileceğiniz, ışıkların hiçbir zaman sönmediği güzel mekanlar doğmuş oluyor.
Daha farklı yerleri görmek isterseniz ve özellikle arabayla ulaşım imkanınız varsa Urla kaçırmamanız gereken yerlerden birisi. Burada öncelikle Sevgi Yolu’na benzeyen Sanat Sokağı’nı gezebilirsiniz. Yine pek çok takıcı ve aynı zamanda ünlü markaların mağazalarının bulunduğu bu sokak, Alaçatı’da bir gece gezmesi edasıyla pek çok estetik dükkana ev sahipliği yapıyor.
Daha sonrasında Urla’nın deniz kıyısına inerseniz de yine pek çok balıkçı ve meyhaneye rastlıyorsunuz. Bunların yanı sıra kafeler ve sushiciler gibi mekanlar da bulunuyor.
Sonuç olarak; İzmir’i, özellikle Alsancak’ı, bir kasım kaçamağı olarak tercih etmek için birçok sebep var. Araba ile kolay ve hızlı ulaşım, sıcak hava ve sırf kendi başına bile keşfedilecek bir diyar yaratan sokakları bile mükemmel bir tatil deneyimi için yeterli olsa da, ayrıca İzmir’in Karşıyaka ve Urla gibi farklı semtlerini de gezme imkanı doğruyor.