Benim Deyimimle “Anlaşılmayan Rahatsızlık” : Çoklu Kişilik Bozukluğu
Çoklu kişilik bozukluğu, diğer adıyla dissosiyatif kimlik bozukluğu, korku veya gerilim filmlerine konu olmuştur. Sanılanının aksine bu rahatsızlık korkunç olmak zorunda değildir.
Öncelikle deli teriminin sosyolojik karşılığı üzerinde düşünelim. Deli olmak, bilinmemezliği çağrıştırır. İnsanlar geçmişten bugüne bilinmemezden, tahmin edilemezden korkmuştur, çekinmiştir. Bu nedenle psikolojik rahatsızlıklardan “deli” kategorisine soktuğumuz kişilik bozuklukları bizlerde böyle bir çağrışım yapmaktadır.
Yazıma kendi hikayemle devam etmek istiyorum. Yaklaşık bir sene önce DKB (dissosiyatif kimlik bozukluğu) tanısı aldım. Başlarda gerek toplumun beni buna itişi, gerekirse kendi önyargılarımdan dolayı korktum ve kendime “deli” diyerek kendimi kendimden soğuttum. Öncelikle şunu
belirtmeliyim ki , bu rahatsızlığın ilaç tedavisi yoktur. Terapiler ile düzelen ya da kısmen düzelen bir kimlik bozukluğudur. Ben de ön yargılarımı bir kenara koyarak kolları sıvadım ve terapilerime başladım. Yaklaşık on beş alter adını verdiğimiz kimliklere sahiptim. Hastanın içinde hissettiği birbirinden farklı kişiliklerin her birine alter adı verilir. Alter sayısı arttıkça hastanın durumu da komplike hale gelir. Kişilik arttıkça zihindeki sesler ve imajlar da artar ve birbirine karışır. Sevinerek belirtiyorum ki şu anda iki alterim var ve günlük hayatımı etkilemeyecek düzeydeler.
Peki nasıl oldu da bu rahatsızlığı edinmiştim? Genellikle çocuk yaşta başlayan DKB’yi fark etmesi ergenlik yahut yetişkinlik dönemine kayabilir. Bu hastalığın görülme sıklığı %1’dir. Doktorlar, travma sonucu ortaya çıktığını düşünüyor. Ben belki ilk bölünüş travma sonucu olsa bile her alterin ortaya çıkışında kişisel sebepler olduğunu düşünüyorum. Örnek verecek olursam, öfkesini göstermekte zorluk yaşayan birinin öfkeli bir alteri olabilir. Ya da arkadaşına karşı içinde tuttuğu saklı nefreti olan birinin arkadaşına nefret dolu bir alteri olabilir. Kısacası hem travmalardan hem de bilinçaltındaki gizli gerçekliklerden dolayı kişilikler oluşabilir. Unutmayın, bilinçaltı bilinçten bir adım öndedir.
Biraz da terapi sürecinden bahsedelim. Terapiye başladığımda yaptığımız ilk şey zihinde güvenli bir alan oluşturmaktı. Tüm alterleri bu güvenli alana yerleştirmek ikinci adımımız oldu. Bu şekilde zihnin içi de kendi evimiz gibi güvenli olmuştu. Sonrasında teker teker alterlerin neden ortaya çıktığını keşfedip onlarla konuşarak onları anladığımız seanslarla devam ettik. İnanılanın aksine bazı alterler çok naif olabiliyorlardı. Amaç alterleri anlamak ve sonucunda onları kişi ile birleştirmekti.
Bölünmüş zihinlerin zararlarından biri tam kapasitenin de bölünmesidir. Örneğin, bir alter iyi bir hitabet yeteneğine sahipse ve ayrı kalırsa kişi o yetenekten mahrum kalır ve tam kapasitesini kullanamaz. Kişiliklerin tamamı kapasitenin de tamamıdır. Bir diğer olumsuzluk ise kontrolden mahrum kalmaktır. Hiç olmadık bir anda -okulda, sınavda- kontrolü bir başka kişilik alabilir ve belki de sizin davranmaya alışmış olduğunuz şeklin dışında davranabilir. Kleptomani ( insanı çalmaya iten bir tür dürtü bozukluğu) sahibi bir kişilik kontrolü ele aldığında beden tek olduğundan, yapılan hırsızlığı sizin yapmadığınızı inandırmak güç olabilir. Bu nedenle de kişilikleri birleştirmek amacımızdır.
Birleştikten sonra ne olur ? Yok olur diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Terapi sürecinden geçmiş herbir alter birleşmelidir ama yok olmazlar. Zaten olmaları gereken yerde yani kişiyle birlikte olurlar. Varlıklarını hissedersiniz ama göremezsiniz. “O olsaydı bunu yapardı” diyeceğiniz bir muhabbet konusu olarak kalırlar.
Kısaca çoklu kişilik bozukluğu, bireyin kendi içinde kendinden başka kişiliklerin de var olmasıdır. Ne şeytani, ne olağanüstü ne de fantastik bir şeydir. Bu bir kişilik bozukluğudur ve aslında oldukça sık rastlanır. Şizofreni hastalığının görülme sıklığı ile aynıdır. Yukarıda da bahsettiğim gibi her yüz kişi içinde birinde görülme olasılığı vardır.
DKB ile depersonalizasyon karıştırılmamalıdır. Depersonalizasyon, kişinin kendi bedeninden düşüncelerinden kopması ve gözlemci bakış açısına sahip olmasıdır. Kişi, eylemlerini kontrol edemez ancak dissosiyatif kimlik bozukluğunda kişinin eylemleri bir alter tarafından kontrol edilir. İkisi birbirine yakın olsa da arada ince bir nüans vardır.
Benim karşılaştığım zorluklar nelerdi? Kabul etmekte zorlandım ve bilinçsizdim. Zihnimde kişilerin var olmasını, onların sesini duymayı hatta onlarla sohbet etmeyi herkeste olan bir şey sanıyordum. Çünkü korkunç değildim(!) Sonrasında bir gece arkadaşımla sohbet ederken birkaç dakikamı hatırlamıyordum. En son sohbet ediyordum ve kendime geldiğimde kahkahalar içindeydim. Sonradan Lilith adını verdiğimiz, isim koymak kimilerine önerilmez, kişilik kontrolü almıştı. Hemen araştırmaya koyuldum. Bulduğum sonuçlar beni terapiye itti. Çok kısa sürede iyi yol almayı terapistime borçluyum.
İnsanların ön yargısı sebebiyle rahat konuşabildiğim bir konu değilken şimdi bu yazıyı yazdığım için çok mutluyum.
Tabii ki geçmiş yıllarda bu rahatsızlık bu kadar bilinmiyordu. Chris Sizemore, bir Dissosiyatif kimlik bozukluğu muzdaribiydi ve öncesinde üç kişiliğe sahipti. İkisi birbirinden zıt, diğeri ise daha zeki ve entelektüeldi. İnsanlar onu anlamıyordu çünkü ilk defa bununla karşılaşıyorlardı. Şimdi ise DKB hakkında belgeseller, makaleler bulunuyorken hâla bu rahatsızlığa yabancı olmak hastaların kendilerine olan yaklaşımlarını da etkiliyor.
Sonuç olarak korkmamız gereken çoklu kişilik bozukluğu değil, bu konudaki bilgi ve farkındalık eksiğidir.