Neoliberalizmin sabit bir tanımının bulunmaması onu incelemesi zevkli bir hâle getiriyor. En cesur tanımıyla başlayabiliriz: özgür olduğuna inanan bireylerin özgürlüğü için çalıştığına ikna eden sistem. Tabii ki tanımlar ve neoliberalizmin konduğu nokta kişinin perspektifine göre ve sosyolojik konumuna göre farklılık gösteriyor.
Belirtmeliyiz ki neoliberalizm, sermaye sahiplerinin ve politikacıların oluşturduğu bir politikadır. Sermaye sahiplerinin yararına olduğuna göre şu çıkarımı yapabiliriz, özelleştirme ve devletin yetkisinin minimuma indirilmesi neoliberalizmin temel düşüncesidir.
Neoliberalizmden bahsederken liberalizmden bahsetmezsek olmaz. Liberalizm günümüze gelene kadar birçok görüşten etkilendiği için saf doktrini kaybetmiş bulunmakta. Tarafsız yaklaşacak olursak, en temel insan hak ve özgürlüklerinin bireysel özgürlük ekseninde inşaa eden ve hükümetin belirli noktalarda kısıtlandığı ideolojidir liberalizm. Liberalizmin belki de en büyük sorunu özgürlük anlayışını ekonomi kafesine hapsetmesidir. Zaten yazının devamında ekonomiden bahsederken bunun ne demek olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Liberalizme göre devlet organları ekonomiye en asgari şekilde müdahale edebildiği bir ekonomik özgürlüğe sahiptir. Liberalizmin dört temel ilkesi bulunmaktadır: bireyselcilik, eşitçilik, evrenselcilik ve iyimserlik. Bunlar kulağa çağdaş gelmelerine rağmen günümüze kadar muhafaza edilememiştir. 1800’lerde Endüstri Devrimi’nin başlamasıyla da kapitalizmin önü alınamıyor ve liberalizm ile kapitalizm paralel ilerleyerek birbirini bütünleyen bir hâl alıyor.
Liberalizmin politik, neoliberalizmin ise ekonomik bir ideoloji olması aralarındaki ilk ayrımdır. Ama liberalizmi inceleyecek olursak özgürlük ilkesini ekonomi fanusunda incelediğini görürüz. Dolayısıyla aralarında zamanla böyle bir ayrım kalmamıştır.
Neoliberalizm kelimesi ilk kez 1925 yılında kullanılıyor. Yani 1900’lerde neoliberalizmin kapıları açılıyor diyebiliriz. Neoliberalizmde özel sektör çok önemli bir yer tutar. Öyle ki özel sektörün ekonomiye etkisini arttırmak için devlet harcamalarının azaltılması gerektiğini savunur.
Keynes, İngiliz ekonomist, bu yıllarda çalışmalarıyla makroekonomi dünyasını sarsıyor: “Talep durursa ekonomi de durur” Keynes’in ideolojisinin temelini oluşturuyor. Ekonomide büyüme için devlet temel konularda yatırım yaparak talebin artmasına katkıda bulunmalı, diyor Keynes. Bu yatırıma yol, okul, hastane gibi ihtiyaçlar da dahil. Keynes’i birçok neoliberal ve liberallerden ayıran düşüncesi ekonomide devletin katkısının ve kontrolünün var olması gerektiği inancıdır. Yine özgür bir piyasadan bahsediyor ancak bu piyasanın başıboş bırakılmaması gerektiğini savunuyor. “Büyük buhran” gibi kriz anlarında devletin müdahalesini olmazsa olmaz olarak görüyor Keynes. Her düşüncede olduğu gibi bu düşünceye de birçok eleştiri geliyor. Bunlardan en dikkat çekici olanı devlet aygıtlarına fazla yetki vermenin “faşizme” ve “komünizme” (faşizm, tüm yetkinin tek partide ve tek kişide toplandığı; komünizm ise özel mülkiyetin olmadığı, bütün malların, üretim araçlarının topluma ait bulunduğu, bunları herkesin ortaklaşa kullandığı toplumsal düzen) evrilebilmesi düşüncesi.
Neoliberalizmde devletin ekonomi üzerinde etkisi hoş karşılanmıyor. Hayek, Avusturyalı ekonomist, ekonomi devletin dahil olduğu merkezi bir sistemle yönetilemez diyerek neoliberalizmin alt yapısını oluşturuyor. Bu karmaşıklığın yönetimi devletin elini çektiği bağımsız serbest piyasadan geçtiğini savunarak aslında Keynes’e zıt bir ideoloji oluşturuyor. Hayek ekonomisi, işsizliğin azaltılmasına yönelik bu Keynesyen politikanın enflasyonla sonuçlanacağını düşünüyordu.
Keynes ve Hayek'in devletin elinin üzerlerinde olmasının iyi mi kötü mü olduğu üzerine olan kavgası uzun yıllar sürdü.
Güney Koreli felsefeci Byung Chul Han, neoliberalizm hakkında ilginç görüşlere sahip. Chul Han’a göre neoliberalizm özgürlüğün sömürüsü üzerinden ilerliyor. Ona göre özgürlük bir yaşam biçiminden öbürüne geçerken ortaya çıkıyor ve ne zaman yeni yaşam biçimine adapte olursak özgürlük de kayboluyor. Tekrar özgür hissetmek için bu yeni yaşam biçimini de terk etmemiz gerekiyor.
Chul Han’a göre bireysel özgürlük ile sermaye özgürlüğü gerçekleşti. Yani hepimiz bir şeyleri satın alabildiğimiz kadar özgür hissediyoruz kendimizi. Kişi sermaye odaklı sistemde sermayesini oluşturmak için seve seve çalışmaya devam edecek. Han’a göre günümüzde kendi ihtiyaçlarımız için değil sermaye için çalışıyoruz. Neoliberalizmin zeki sistemi aslında burada yatıyor. Sermaye odaklı ama efor ve emeklerimizin karşılığını ne kadar aldığımız sorunu zihnimizde pasifize oluyor. Chul Han’ın iddiasına göre neoliberalizm aslında sınıfsal yapıyı yok ederek bütün farklı sınıflarda yer alan her bir bireye sömürü düzenini tek tek uygulama üzerine kurulu.
Chul Han’dan bu kadar bahsetme sebebim neoliberalizmin aslında bir ekonomi dizaynından fazlası olduğunu görmemiz gerektiği. Kendini özgür zanneden bireylerin özgürlükleri için çalışması. Neoliberalizm aslında ekonomi profilinden fazlası. Bir ideoloji, bir felsefe neoliberalizm. Günümüzün yaşayış biçimini derinlemesine incelersek neoliberalizmin kalıntılarını bulabiliriz.