Ülke olarak yoğun bir seçim gündemini geride bıraktık. İç politikaya ilgi duymayan birçoğumuz bile bu süreci oldukça yoğun bir şekilde takip etti. Hatta sosyal medyadan takip ettiğimiz bazı içerik üreticiler kendi yoğunlaştıkları konular üzerine içerik üretmek yerine seçim yaklaştıkça içeriklerini bu konu üzerine yoğunlaştırdılar. Zaten Türkiye’nin güncel durumunu ve Türk toplumumun oy kullanma oranının dünyadaki en yüksek sıralarda yer aldığını düşünürsek böyle bir ilgi oldukça beklendik bir şeydi.
Bu süreç içinde ilgimizi en çok çeken, merak ettiğimiz şeylerden biri anket sonuçlarıydı. Bu anketlere karşı olan güvenilirlik, anketi gerçekleştiren şirketlere göre değişiyordu. Özellikle bazı anket şirketlerinin sonuçlarının çok benzerinin seçim sonuçlarında görüleceği de düşünülüyordu. Peki anket şirketlerinin yayınladığı sonuçlar ne kadar güvenilirdir? Bu seçimler artık geride kalmış olabilir fakat bundan sonraki seçimler için bu konuda bilinçlenmemiz oldukça büyük önem arz ediyor.
Anketlerin güvenirliğini incelerken elimizde olması gereken bazı kriterler var. Bunun için de “toplam anket hatası” yaklaşımından bahsetmek gerekiyor. Toplam anket hatası, modern anket yaklaşımının temelini oluşturan ve anketin güvenirliğini çok boyutlu olarak karşımıza çıkaran bir gösterge. Bu yaklaşımı kullanarak anketin hem temsil hem de ölçüm boyutunda ne kadar başarılı olduğunu inceleyebiliyoruz.
Ankette toplumun oy kullanan kesminin ne kadar başarılı bir şekilde temsil edildiğini gösteren temsil boyutu, anket yapma sürecinde en çok özen gösterilmesi gereken ilke olabilir. Anket tüm ülkeye yapılamayacağına göre, yapılan ankette soru sorulan örneğin ülkeyi oldukça güçlü bir şekilde temsil etmesi, yani her kesimden ve düşünce yapısından ne kadar oranda insan varsa o oranlara yakın bir sonuç elde etmesi gerekir. Tabii ki bunu başarması oldukça zordur, temsilde sapmalar olabilir fakat bu sapmaların ciddi düzeyde olması durumunda anketin ölçüm süreci ne kadar iyi olursa olsun o anketin sonuçları asla güvenilir olamaz.
Anketin temsil gücü, üç ana başlık altında incelenir: kapsam, örnekleme ve cevap vermeme. Kapsam, örneği aldığımız bölge ve yerle ilgili bir durumdur. Seçim Türkiye’nin her yerinde yapıldığı için tek bir bölgeden örnekleme yapmak yanlış olur. Bunun yanında cinsiyet, ırk gibi farklı değişkenler de sadece tek tür gruba dahil olan kişiler de bize yeteri kadar karışık, ülkeyi temsil edecek bir sonuca kavuşturamayacaktır.
Örnekleme ise örneğin nasıl alındığı ile ilgilidir. Seçim anketi gibi durumlarda en iyi örnekleme yöntemlerinden biri “sistematik random örnekleme”dir. Bu örneklemede belli bir grup, yer seçilir ve buradaki her bir kişi için bir sayı atanır. Sistemimize göre istediğimiz sayıya denk gelen kişiler örneğimizi oluşturur. Örnek olarak diyelim ki 1000 dairenin aldığı bir sitede yönetici seçimi yapılacak ve biz de 40 dairenin kime oy vereceğini belirleyerek seçim sonucu için bir tahmin yapmak istiyoruz. Her daireyi 1’den 1000’e kadar numaralandırdıktan sonra ritmik olarak 25 dairede bir soru sorabiliriz. Yani bu durumda soru yönelteceğimiz daireler 25, 50, 75,100… şeklinde ilerler ve sürecin sonunda soru soracağımız 40 daire belirlenmiş olur.
Cevap vermeme durumunu ise yine bu örnekle açıklayabiliriz. Mesela diyelim ki 125. ve 200. daireler yönelttiğimiz soruları cevaplandırmadı. İşte bu noktada anketlerimizin sonuçları güvenilir olmayacaktır. Çünkü başta belirlediğimiz ve temsil gücünün yüksek olduğunu kabul ettiğimiz örnek içinde katılımın tam olmaması bu örnek için dengeleri bozabilir ve sapmalara yol açabilir. Cevap vermeme sorunu, ülkemizde karşılaşılması olası bir sorundur. Halkta bazı kişilerde anketlerdeki sorulara verdikleri cevapların belli kurumlarla ve kişilerle paylaşılabileceğine dair bir korku oluşmuş olabilir. Zaten güven duygusunda sarsılmalar yaşamış olan ve konuda hassas olan halkın anketlerde cevap vermeme olasılığının önüne geçilmesi önemlidir. Anket şirketleri de sorulan sorulara alınan cevapların üçüncü şahıslarla paylaşılmayacağı güvencesini sağlayabilirse bu durum sorun olmaktan çıkacaktır.
Diğer boyut olan ölçüm ise anketin gerçekleştirilme ve değerlendirme aşamalarının ne kadar iyi gerçekleştirildiğinin göstergesidir. Ölçüm süreci de ülkeyi temsil ettiğini düşündüğümüz, örneğimizde bulunan kişilerin, düşüncelerin doğru bir şekilde yansıtılması için oldukça önemli olan ve hassaslık gerektiren bir süreçtir.
Peki bu başlıklar hakkında bilgi sahibi olduktan sonra anketlerin doğruluğunu incelemek için ne yapabiliriz? İşte sorun tam olarak bu noktada ortaya çıkıyor. Türkiye’deki anket şirketleri ne halkla ne de araştırmacılarla anketin uygulanma yöntemlerini ve anket sürecini açıklayan raporlandırmaları yapmıyorlar. Bu da anketlerin istatistiksel olarak geçerliliğini bulmanın önüne geçiyor ve toplumun güvenini kazanma yolunda büyük bir hasar alıyor.
Burada bizlere düşen de anket şirketlerinin anket verilerini incelemeden önce anket hakkında herhangi bir raporlama yapılıp yapılmadığını, bilimsel bir kurum tarafından güvenirliğinin onaylanıp onaylanmadığını kontrol etmek ve bunlara göre hareket etmektir. Aksi takdirde anket sonuçları bizleri oldukça yanıltabilir ve bu da hem siyasette yer alanlar hem de oy kullananlar için yanlış davranış yönelimlerine yol açabilir.